1 Kasım 2012 Perşembe

ey hayat nereye gidiyorsun bu kadar hızlı. daha önce yazmışmıydım bilmiyorum bazen kendimi pause tuşuma basılmış gibi hissediyorum. beklemedeyim. ama zaman gerçekten akıp gidiyor. planlar projeler kafamda dönüp duruyor, gidilecek yerler, daha çok okunacak kitaplar, iş projeleri vs. bir yanda da biri henüz bir yaında 2 çocuk olunca bu pause tuşu biraz daha takılı kalacak gibi görünüyor. yaş Dante'den öbür tarafa geçince tabi biraz da tedirgin olmuyor değilim hani. öyle böyle geçiyor işte diyorum bazen yeter ki çocuklar sağlıklı olsun, bir de biz tabi ki, onların yanında var olabilmek için.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Sema Kaygusuz. Ne güzel yazıyormuş hatun. Şimdiye kadar okumadığıma hayıflandım. Tez zamanda külliyatı tamamlamam lazım. Sandık Lekesi'ni okudum. Şu anda elimde "Yere Düşen Dualar" var. Bölük pörçük gidiyorum çocuklardan ama olsun.

9 Ağustos 2012 Perşembe

bir an önce bu şehrin gürültüsünden, bu tozdan, pislikten, şu anda geçmekte olan motorun sesinden kurtulup çocuklarımı özgürlüğe kavuştırmam lazım.

3 Ağustos 2012 Cuma

güneş lekelerim

elimde kahve, güneş lekelerim. acil kapısında dermatolog ara. olacak iş mi. anneden geçme panik atak. doktor dedi ne kansersin ne ülser. İnternette bakacak daha güzel şeyler var. daha önce yaptım ama bu sefer internet doktorculuğu yapmadım. ama herkes yapıyor herhalde. neyse hepsi güneş lekesiymiş. yaz kış güneş kremi. Eylül'de başlayacak tedaviyle bişey kalmazmış da bu panik atak kalıcı sanırım. Gözümü Eylül'e diktim. Tırtıl anaokuluna başlıyor. Ben biraz yoga'ya başlıyorum. Biraz nefes alıcam galiba. Eylül'ü severim zaten.

27 Temmuz 2012 Cuma

"Aylak Yaşam Kampı"

Şöyle diyorlar kendileri: "Aylak Yaşama Devam Ediyoruz… Bu kez Çıralı’da Aylak Yaşam Kampında.. Baharla birlikte, yaşamın içinde aylakça bir mola vermek üzere, bu kez Aylak Yaşam Kamp’ta, Çıralı’da buluşuyoruz. Denizin, güneşin, yeşilin ve ayın hakkını vermeye... Doğa yürüyüşlerinde kaybolup, tekne turlarında balıklara yakın olmaya, günün ilk kıpırtısına, güneşin batışına, dolunayın deniz üzerinden doğuşuna tanık olmaya var mısınız? Yaşamın ağırlığından bir süreliğine bile olsa arınmak için Aylakça düşünmeye… Resimden, fotoğrafa, ritimden, ahşap oyuncak atölyelerinde “bir arada” üretmeye, ürettiklerimizi sevmeye… Üretirken, okurken, âşıkken, yemek yerken, sohbet ederken, yüzerken, içerken, çizerken “aylaklık” diye fısıldıyorsan kendine, haydi bu kez Aylak Yaşam Kampında buluşmaya!"

14 Haziran 2012 Perşembe

sıcakkkkkkkkkk

ünlü filozof kaan sezyum şöyle yazmıştı bir gün: "Yaz gelse denize girsek, kış gelse kartopu oynasak'la geçti bir ömür" aynen böyle. bütün kış yazı bekle sonra da sıcaktan dışarı çıkama. bekle de akşam olsun. akşam 8'de parka gittiğimizde oturduğumuz taş bloklar hala popo yakıyordu. akşam "aramızda bebek var" ı izledim. kadının hali yani halimiz içler acııydı da, adama da üzüldüm doğrusu. film güzeldi. tez zamanda sevgili kocama izletmem lazım. bu arada yan binadan komşunun oğlu bizim eve dadandı. daha doğrusu dadandırıldı. iki çocukla başedemeyen bu aileden baba olan şahıs, binanın altına saklanıp oğluna zile bastırıp bize postalamaya çalışıyor. bugün yemedim ama. bir kaç kere parkta bile 10 dk. ya geliyorum diyip tüydü. bu aralar en sevdiğimiz iş tırtılla balkon yıkamak oldu. bugün bir de fesleğen ektik balkonda. merakla çıkmasını bekliyor. limonlarım epey büyüdü. limonlarım için biraz araştırma yapmam lazım. saksısını değiştirmem gerekiyor mu acaba. 10 cm kadar boy verdiler.

1 Haziran 2012 Cuma

"Yazın bu özgür gecelerinde müziğe dair çok şey öğrenmişti. Kentin zengin bölgelerinde dolaşırken, her evin radyosu vardı. Bütün pencereler açık olur, o olağanüstü müziği işitebilirdi. Bir süre sonra hangi evlerin dinlemek istediği programları açtığını öğrendi. Bütün güzel orkestraları dinleyen bir ev vardı. Geceleyin bu eve gider, karanlık bahçede bir yere sinerdi. Evin etrafında güzel bir çalılık vardı, o da pencerenin yanında bir çalının altına otururdu. Müzik bittikten sonra karanlık bahçede , elleri ceplerinde uzun süre durur düşünürdü. Bütün yazın en gerçek yanı buydu - radyodan müzik dinlemesi ve bu müziği düşünmesi." Sabahları güne Nina Simone' la başlıyoruz. Çocuklara gerçekten güzel müzikler dinletmek lazım. ve içinden müzik geçen kitaplara bayılıyorum. Bu aralar Yalnız Bir Avcıdır Yürek'i okuyorum. Tam da böyle bir kitap. Yukarıdaki alıntı da bu kitaptan.

31 Mayıs 2012 Perşembe

sokaklardayız

biri 8 aylık biri 4 yaşında iki çocukla her türlü toplu taşıma aracına binerek (otobüs, minübüs, vapur, tranvay, metro, metrobüs) bir de puset, bir de koca bir sırt çantası, sabahtan akşama gezilir mi? manyak mıyız biz? ama güzeldi.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

her gün anneler günü

dün babasıyla parktan dönen tırtılcık bana parktan yamuk yumuk bir taş getirmiş. önce gözlerimi kapattırdı. sonra da "anneler günün kutlu olsun annecim" dedi. oğulcuğum biliyor annesinin taşa toprağa meraklı olduğunu.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

dumanlı bir gün (tübitak kitabı gibi oldu)

eğer ada'da yaşayan biri olsaydım yazın günübirlik gelen insan kalabalığından nefret ederdim. yaşamadığım halde şu anda bile edebilirim. yaz gelse de adaya gitsek derim sonra da o kalabalık (halbuki onların bir parçası olabiliyorum) yaman bir çelişki. dün de böyle bir gündü. memleket meselesiydi aslında. bu bir köy pikniği. yer Belgrad ormanları. geleneksel olarak her yıl düzenlenen, eş durumundan yaralandığım vs... uzaktan kendimin de dahil olduğu kalabalığa baktım. her şey gözüme o kadar çirkin geldi ki, yani acayip bir duygu, mangallardan yükselen korkunç duman, insan kalabalığı ve buna eşlik eden müzik... kafamı kaldırıp bir an yukarı baktığımda tepemde yüksek ağaçlar, çok daha güzeldi. o an kendimi bir ağaç gibi hissettim ve bir an önce defolup gitsin bu kalabalık istedim. ya da tüm bu insansız güzellik bana kalsın.

16 Nisan 2012 Pazartesi

sinir krizinin eşiğinde bir anne (almadovar'a selam)

empati kurun derler ya
empati kadar boktan bişey yok
kitap okumak empati kurmaya yararmış
fazla kitap da okumamak lazım.
keskin sirke nasıl küpüne zararsa
empati de sonuç aynı
kendini başkasının yerine koymak da neymiş be arkadaş

11 Nisan 2012 Çarşamba

her salı işkenceye maruz kalıyor canimen. her salı matematik çalışmak için bize geliyor ve geceyi bizde geçiriyor. ve iş çıkışı oluyor bu. ben Ada'yı yatırmaya çalışıyorum ama o teyzesine son dakika golu hamurlarını çıkarmış yatağın üzerine.
dedim ki ben başkası olsam bana gelip kalmak istemezdim. kaçıp gitmek isterdim bir an önce evime.
bu aralar ayarlarımız bozuldu yine, bakalım ne zaman düzelecek.

3 Nisan 2012 Salı

pazara gidelim...

Tırtılla pazara gidelim şarkısını söylerken konu tavuk ve inek olunca, ben şarkıyı yeriz şeklinde söylerken o sürekli itiraz ediyor. "ama inek yenmez ki, onun sütü içilir" vs.
Bugün konuyu yediği köftelerin ve nohutundaki etlerin kaynağına hafiften getirmeye çalışır gibi oldum ama suratının şeklini görünce konuyu orda kapattım.
hadi bakalım başka sefere. alıştıra alıştıra.

2 Nisan 2012 Pazartesi

saat 15:00 olmuş. ve ben hala bir çizgili pijamayla duruyorum. eşofman bile şık latife durur yanında.

akşam 24:00 de yatan çocuk sabah niye 7'de uyanır ve kardeşini de uyandırır. o kadar sinirleniyorum ki acaba ilerde yaptıklarını ona anlatırken gülebilecekmiyim merak ediyorum.

bu aralar kıskançlık hat safhada. kardeşini emzirmemem için gece gündüz çalışıyorsun be tırtılcık. sana tırtıl değil de danacık demek istiyorum artık.

23 Mart 2012 Cuma

bir günümü bilgisayarla geçirmek istiyorum. bi rahat yok şu veletlerden. hele de tırtıl. möbillerine bakacakmış yahu. möbil ne ola ki demeyin. mailleri tabi ki.

11 Mart 2012 Pazar

ev hali


şu kahveleri içmişiz de bir 24 saat orda kalmış haberim olmamış. fotoğraf ertesi gün çekildi. öyle bir ev hali işte.

7 Mart 2012 Çarşamba

Sevgili tırtılımı koskoca 2 sene emzirdim iyi ettim kötü mü ettim bilemedim. Aradan koskoca 1,5 yıl geçti hala unutamadı.
Denizi emzirmem gerektiğinde de genelde şöyle bir muhabbete giriyor. "boşver anne emzirmene gerek yok. Ben ona şarkı söylerim."

6 Mart 2012 Salı

bugün denizkızım 5. ayını bitirdi. bu kez zaman hızlı aktı. Yani 2. bebek sendromu. Herşey biraz daha kolay gibi.
ama şu kış yok mu. evi zindana çeviriyor. artık şöyle bir teori geliştirdim. eskiden bunu hayvanlar için söylerdim. şimdi ise şöyle diyorum. çocuk yapacaksan kardeşim bahçeli bir evin olacak.
şu anda evi mis gibi irmik helvası kokusu sardı. demlenmesini bekliyorum. hazır çocuklar uyuyorken en keyifli zaman benim için.

26 Şubat 2012 Pazar

İki çocuk arası

Leyla Erbil bitmek üzere

Wristcutters izlendi

sherlock'a başlangıç yaptık. (zeze önerisi)

Çiçeklere toprak aldım. balkon düzenlenecek. Biraz güneş görünce gözümü balkona dikiyorum.

Bahçeli ev hayaline devam...

23 Şubat 2012 Perşembe


televizyonun fişi 5 gündür çekili olunca, yaratıcılık tavan yaptı. en son alet kutusundaki mıknatıslı tabak ve vidalardan bu heykelimsi, roketimsi acayip şey ortaya çıktı.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Ada'nın bugünlerdeki en sevdiği oyun süper kahraman mater. Ben hem şirin oluyorum, hem Gargamel (Rolleri o dağıtıyor). Bir şirini kaçırıp sonra da Mater kurtar diye bağırıyorum. O da eski çamaşır sepetinden çıkıp Şirin' i Gargamel'den kurtarıyor ve şİrin köyüne fırlatıyor. Sonra da tekrar çamaşır sepetine.
Bir de futbol maçlarımız var ki. Bugün anakucağından feryat figan bağıran denizkızımı da kucağıma alıp öyle devam ettim maça. Çok hoşuna gitti bebitomun. Kucağımda kahkahalar attı.

Bu arada ne bel kaldı ne boyun.

18 Şubat 2012 Cumartesi

12 Şubat 2012 Pazar

bugünlerde
Leyla Erbil okuyup, Ceylan Ertem dinliyorum.

2 küçük çocukla bu soğuklarda en fazla alışveriş merkezine çıkıp, hamburger menülere dadanmış orta sınıfa acıdım.

şöyle de bir tez geliştirdim kendimce buralara gelmemek için ya çok varlıklı ya da beş parasız olacaksın.

Bizi yaz mevsimi paklar ancak. Parklar, bahçeler...

10 Şubat 2012 Cuma

kaçan sergiler ve ben

Yaklaşık 3 sene önce Sabancı Müzesinde Dali sergisi vardı. Tırtılım 4 aylıktı sanırım. Kıştı. Uzatılmasına rağmen o sergiye gidememiştim. Ne tesadüftür ki yine Dali sergisi, yine kış ve benim yine 4 aylık bir bebeğim var.

Gelmeyin üstüme leeeeeeeeeeeen.

Neyse ki Van gogh segisi 15 Mayıs'a kadar sürecek. Ve de Denizkızım, Tırtıl kadar huysuz değil.

31 Ocak 2012 Salı

öyle güzel bir kitap okudum ki ismi "Sinek Isırıklarının Müellifi"

İnsanın kız kardeşlerinin olması ne güzel bişey.

27 Ocak 2012 Cuma

gece uyumamak için: çis, su, vs, çiş, su, vs...
artık pes diyorum ve öğle uykusunu kaldırıyorum.

26 Ocak 2012 Perşembe

veletlerin ikisinin de aynı saatte uyuması harika bişey.
yeni keşif: you tube dönüştürücü daha da harika.
ve şu şiiri "endülüsdelisi" nden çaldım. o da harika
Çocuk, çocukken
kollarını sallayarak yürürdü
Derenin ırmak olmasını isterdi...
Irmağın da sel...
ve şu birikintinin de deniz olmasını
Çocuk çocukken...
çocuk olduğunu bilmezdi
Her şey yaşam doluydu
Ve tüm yaşam birdi
Çocuk çocukken...
hiçbir şey hakkında fikri yoktu
Alışkanlıkları yoktu
Bağdaş kurup otururdu
Sonra koşmaya başlardı
Saçının bir tutamı hiç yatmazdı
ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi...


peter handke

şiir seyrettiğim Wim Venders filminde geçiyormuş. Hatırlayamadım.

22 Ocak 2012 Pazar

Orhan Pamuk'un "İstanbul" kitabının sonlarındayım. Vapur kelimesinin Frenkçe su buharı'ndan geldiğini öğrendim.

21 Ocak 2012 Cumartesi

kestane ve kurt

Aylardan sonra bu yağmurda pazara gittim. Hem taze sebzeler aldım. (markettekiler bir felaket) hem de çok güldüm.
Pazar esnafının espri yeteneği beni her zaman hayretler içinde bırakmıştır. Bugünkü de çok güzeldi.
Kestanede kurt olup olmadığını soran kadına abimiz ne kurdu ablacım Kurtlar mecliste dedi.
İşte budur.
(Ayrıca kurtlu meyve sebzeye de daha sempatik bakıyoruz artık. bir nevi kimyasal barındırmıyordur diye hani.)

18 Ocak 2012 Çarşamba


sıcak bir kahve ve bir dilim kek.biraz bilgisayar kaçamağı. bana ait 15 dakikam var.

10 Ocak 2012 Salı

biz biraz çok televizyon seyrettik. çok bilgisayar oynadık. çok vicdan azabı da çektik. sonuç çok kötü sayılmaz. çok da güzel şeyler yaptık.
biraz inat biraz aksilik huysuzluk biraz sinir. zaten bizde de var. şeker gibi değiliz ki.
athena'nın ben böyleyim klibini izledim. ne güzel klip, ne güzel şarkı.
"aldırmam hiç yağmurlara, benim güzel hatalarım var...."
aslında tek sorun bu kadar mükemmel olmaya çalışmak, başka da bişey değil.
bırak aksın hayat, bizler çok da kötü insanlar değiliz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails